top of page

Fi – Akilah Azra Kohen

  • aynurunkitapligi
  • 3 Haz 2016
  • 3 dakikada okunur

Instagram : aynurunkitapligi

Kitabın Yazarı: Akilah Azra Kohen

Yayınevi: Destek Yayınları

Kitap Türü: Kişisel Gelişim, Psikoloji

Yayınlandığı Yıl: 2013

Sayfa Sayısı: 598 Arka Kapak

Fi, deneyimin içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. İçinde bolca bulunan manipülasyon, seks aldatma ve aldanma hikayeleri belki herkesin dikkatini çekebilir ama gerçeklerden yola çıkarak ulaşılmak istenen yerde sadece farkındalık vardır.


Fi güzelliğin lanetlediği, zekânın yağmalandığı, iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere, çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.


Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?

Kitabın ilk 100 sayfasını okuduğumda bayağı bir kafam karışmıştı çünkü kitap karakter bakımından çok zengin. Bu kimdi, ne oldu, ne oluyor diye ilk başta adapte olamasam da 250. sayfadan sonra anca girebildim konuya. Tamam, kitap karakter bakımından çok zengindi ama yazar kitabı daha fazla nasıl doldururum diye çok gereksiz felsefe yapması baymadı değil. Entrikanın, hırsın, arzunun, aşkın bol bol olduğu ama gereksiz felsefeleriyle sıkan bir kitaptı. Ama bazı yerlerde sayfaları atlamamak için kendimi tutmadım değil. Aslında yazarın anlatmak istediği kitaptaki hikâye değil, vermek istediği mesajdı. Gündeme, siyasete, magazine bulunduğu serzenişlerle aslında yazarın bize göstermek istediği içinde bulunduğumuz sistemin gerçek yüzüydü. İçinde bulunduğumuz sistemin bize ne oyunlar oynadığını göstermeye çalışıyordu.


Önce kitabın adına bir açıklık getireyim. “Fi: bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği düşünülen geometrik ve sayısal bir oran bağlantısıdır. Eski Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından keşfedilmiş, mimaride ve sanatta kullanılmıştır. İrrasyonel bir sayıdır ve ondalık sistemde yazılışı; 1,618033988749894…’tür. Göze güzel gelen orantıyı temsil eder.” Peki, ne anladınız? Ne alakası mı var? Anlamadınız mı? Açıklayayım.


Şimdi esas adamımız Can Manay, Türkiye’de acayip sükse yapmış halkın sevdiği hatta bayıldığı ünlü bir psikologdur. Aslında insanların sevdiğinin aksine itici, kaprisli, küstah herkesin zekâsını küçümseyen ve çekilmez bir adam ama rolünü o kadar güzel oynuyor ki adama A’dan Z’ye herkes hayran. Heeh işte Fi, bu adamımızın yaşam tarzı. Yani Fi oranına uygun her şeyin güzel olduğunu düşünüyor. Fi’si ilgisini çeken kadınlarla yatıyor. Fi’ye göre yapılmış evlerde yaşıyor falan.


Can Manay, yeni ev ararken baktığı evin yan bahçesinde dans eden balerin Duru’yu görür ve Fi’siyle nefesini kesen bu genç kadına hayran kalır ve artık Duru onun takıntısı olmuştur. Duru’yu elde etmek ve kendisine bağlamak için önünde bir engel vardır.


Duru’nun sevgilisi Deniz, bir üniversitenin Güzel Sanatlar Bölümü’nde hocadır. Sanata değer veren, hayran olunası bir müzisyendir. Ama esrara olan düşkünlüğü başına bela olmaktadır. Can Manay’ın Duru’yu elde etmesi için önce Deniz’i alt etmesi gerekir ve bu yüzden evi satın alır ve komşuculuk oyunu oynar. Aslında niyeti kaleyi içten çökertmektir.


Ve tabi bir de Özge’miz var. Kendisi bir dergide çalışırken Can Manay röportajında Manay’ın hoşuna gitmeyen bir soru sorunca işine son verilmiş ve tüm kapılar yüzüne kapanmıştır. Özge, Can Manay’dan intikam almak için yanıp tutuşan, cesaretiyle kendine hayran bırakan bir kadındır.


Sadık Murat Kolhan, ünlü medya patronu Can Manay’ın piyasadan böylesine sürdürdüğü bu kızın Manay’a ne yapmış olduğunu merak edip bunu cevabı karşılığında Özge ile bir anlaşma yapar. Özge’ye kapılacağından habersizdir.


Bilge, silik, pasif, ezik, kimsenin ilgisini çekmeyen ama zekâsıyla herkesi kendine hayran bırakan, hayatın kendine oynadığı oyunlarla başa çıkmayı başarmış, matematik dehası, otistik abisinin bakımını üstlenen, üniversitede Can Manay’ın öğrencisi ve Manay’ın zekâsının keşfi ile asistanlık için seçtiği ve kendi rayihasına kapılamayan tek ve yegâne genç bir kızdır.


Göksel, kimsesiz, yurtta büyümüş, sokaklarda yaşamış, aç kalmış, tacizlere uğramış ve her şeye rağmen yaşayan, içe dönük, Duru ve Deniz ile aynı okulda bedenini iyi kullanan bir dansçıdır.


Ada, Deniz’in ona müzikle konuşmayı öğrettiği, neşesini de nefretini de müziği ile anlatan ve Deniz’e delicesine âşık öğrencisidir.


Kitapta, birbirlerinden habersiz ama bir gün yollarının kesişeceği bu karakterlerin yaşamları onlarca mesajla birlikte anlatılıyor.


Can Manay, yaptığı oyunlarla aslında takıntısının kendisini dibe çekeceğinden habersizdir. Tek amacı Duru’ya her şeyiyle sahip olmaktır ve bunun için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdır.


Yazarın tanıtım bülteninde aslında söylemek istediği şu: Eyyy sevgili okurlarım! Sizde bazı farkındalıklar yaratmak istiyorum ama bunu sadece söylemek istediğim şekilde anlatsam ilginizi çekmeyebilir. Bu yüzden sizin ilginizin çekeceği şekilde bolca manipülasyonla, seksle, aldatmayla, aldanmayla, entrikayla harmanlanmış bir hikâyeyle anlatıyorum. Belki ben size istediğinizi verince siz de benim size vermek istediğimi kolayca anlayabilirsiniz. Kitaptaki diğer karakterlerin yaşamlarını okurken, aslında magazinden, gündemden, siyasetten birçok kişi gözünüzde canlanacaktır. Zaten yazar okuyanın kafasında canlandırdığı şeylerin aslında bu kitabı yazmasının yegâne sebebi olduğunu ve bu açıdan farkındalık yaratmak istediğini göstermektedir. Can Manay’ın takıntısıyla başlayan bu kitap serinin beklenen ikinci kitabı ile devam ediyor. Yazar bu kitabında yaşadığımız dünyanın gerçek yüzünü anlatmıştır. Eğer ki siz de bu farkındalık ışığında aydınlanmak isterseniz buyurun okuyun derim. Ama çoktan çatlama cesaretini gösteren bir tohumsanız ve her şeyin farkındaysanız buna gerek yok. Sevgiler.

 
 
 

Yorumlar


Arşiv
Yorumlarım
Yorum ve Eleştirileriniz
  • Black Instagram Icon
  • Blogger - Black Circle
  • Black Google+ Icon
  • Twitter - Black Circle
Beni Takip Edin
Lütfen emeğe saygı duyalım...
bottom of page